İslamiyet öncesi Türk kültüründe göçebe bir hayat tarzı benimseyen Türkler’in zorlu yaşamda mücadele etme konusunda yanlarında her zaman güç bulacakları bir kurumları vardı, aile. Türk aile yapısının temellerini oluşturan bu kurumda “yuvayı dişi kuş yapar” sözünün muhattabı olan Türk kadınları ise her zaman evin direği olmuşlardır.
İslamiyet öncesi dönemde Türk kadınlarının sadece ev içinde değil, toplum içinde de söz hakları vardı. Kağanın eşi olan hatunun, kağanın yokluğunda onun adına söz söylemesi, kağanın mührünün yanında hatunun da mührünün bulunması, kağanın elçi kabulünde yanında hatunun da mutlaka yer alması gibi yönetimle alakalı durumlarda söz söyleyebildiği gibi; kız çocukları erkeklerden farklı olarak görülmemiş, at binme ve kılıç kullanma dersleri almışlardır.
Namuslarına ve mahremiyetlerine özen gösteren Türk toplumunda, kadınlar kutsallaştırılmış “at, avrat, pusat” olarak erkek savaşçı alplerin vazgeçilmezleri ve namusları olarak anılmışlardır. Aynı çağda yaşayan pek çok toplumun aksine Türk kültüründe kadınlar ikinci sınıf insan olarak görülmediği gibi tersine İslam öncesi Türk kültüründe tek eşlilik ve eşlerine bağlılık durumlarından söz etmek mümkündür. Türk erkekleri, bir kadınla evlendiklerinde, ikinci bir kadın almazlardı hatta Hunlar’da, kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edilir ve onsuz hiçbir şey yapılmazdı. (1)
Bu durumu Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları kitabında şöyle anlatmıştır, “Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir”
İslam öncesi Türk toplumunda kadının toplumdaki yerini yazılı eserlerimizde de görebilmekteyiz. Dede Korkut Hikayelerinde, masallarda, koşuklarda ve hatta Göktürk abidelerinde bile kadınlardan söz edilmektedir.
Göktürk kitabeleri ” Kağan ve Hatun buyurur ” sözleriyle başlar. (3)
Günümüzde tartışmaları hala devam eden Tomris Hatun’un kökeni hakkında da İslam öncesi Türk kültürüne dayanarak bir gözlem yapmamız gerekirse şunları açıklıkla söyleyebiliriz. Toplumda ve yönetimde söz hakkı bulunan ve erkeklerden ayrı görülmeyen Türk toplumunun karşısında, erkeğe itaat etmesi zorunlu olan ve bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi normal karşılanan Fars toplumunu kıyaslar isek; Tomris Hatun’un Türk olabileceği daha akla yatkın durmaktadır.
(Tomris Hatun)
Zira o dönemde kadına toplum içinde değer vermeyen bir Fars kültürünün, bir kadının hükümdarlığını kabul etmesi zaten beklenemez. Bu varsayımdan yola çıkarak Saka Kraliçesi Tomris’in de Türk kökenli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kısacası, İslamiyet öncesi Türk toplumunda kadın her zaman el üstünde tutulmuş; atasözlerine, şiirlere, destanlara konu olmuş, kutsal olarak adledilmiş ve toplum içinde asla ikinci sınıf olarak görülmemiştir.
Emre YÜKSELEN
Bibliyografya :
Histodia© Tüm hakları saklıdır. 2018
https://morris636.ybsotomotiv.com/archives/37
20 Aralık 2020 at 21:02
Thanks designed for sharing such a nice idea, post is nice, thats why i have read it fully
https://taylor687.upbeative.com/41.html
21 Aralık 2020 at 06:16
Heya i’m for the first time here. I came across this board
and I find It truly useful & it helped me out a lot.
I hope to give something back and help others like you helped me.